3 Kasım 2010 Çarşamba

kadıköy de bir cafe

Kadıköy’e gideniniz varsa bilirsiniz, keyf-i hane vardır orda. Ahh benim en sevdiğim cafelerden biriydi orası, hatta başında gelirdi. Ama ne olduysa su sigara yasağından sonra oldu, güzelim mekanın içine ettiler. Çünkü orası pöfür pöfür nargile tüttürülen ve keyfi öyle çıkan bi yerdi. Şimdilerde ne zaman geçsem hep boş görüyorum. Ben de gitmiyorum. Tat alamıyo insan öyle kuru kuru dinlerken. Gerçi mükemmel sesiyle sizi eğlendiren, hüzünlendiren özer vardı, o her türlü dinlenir de, o da hala orda cıkıyo mu bilmiyorum. Çıkıyosa yine gitmek lazım. ama hava karardığında nargile dumanlarıyla daha hoş bir ambiyans kazanan o güzel cafecik artık yok maalesef. Oysa ki seviyordum ben çok…

7 Ekim 2010 Perşembe

"tek tip" mi? "çek tip" mi?

Bugünlerde ilgi odağım haline gelmiş bir konu: "asker tek tip olsun mu". Ben pür dikkat takip ediyorum ve en büyük temennim "evet olsun" demeleri. Keşke başbakan bunun içinde "evet" kardeşliktir " evet" barıştır cart curt politikalarına girse... Neyse o kadar uğraşmasına gerek yok tabi keşke bi eveti yapıştırsa da görsek. Ama bana bu tek tip askerlik biraz imksansız gibi geliyor. Çünkü bu ülkede zengin adam çok, korkak adam da... "Ben sana bi çek yazıyım abi, öyle 1 ay deniz kenarı biyerde yaparım askerliği sonra ceketimi alır çıkarım" mantığı içinde olanlar paralı askerliğin olmasından yana. Ben bu askerlik tipine çek tip askerlik diyorum. Yani bu konuda da parayı veren düdüğü çalıyor malesef. Zaten ben hep söylerim zengine birşey olmaz, olan hep fakir fukaraya olur. her neyse siyaset hakkında konusmıcaktım ben, ama inşallah bu tek tip askerlik olur. yoksa daha da davosa gelmem.

29 Eylül 2010 Çarşamba

bahar

beklenmedik bir anda yağabilir demiştim ya, tam da öyle oldu. yağdı... çocukluğumdan beri en sevdiğim mevsimdir sonbahar. en güzel yağmurlar bu mevsim yağar diye. Kahverengini severim sonbaharın, çıplak dallarını ve kuru yapraklarını... Islak kaldırımlarını severim. benim baharım son bahar. yaz ruh yorucu aslında, sakın sonbaharı iç karartan bir mevsim gibi görmeyin  tam tersine sizi ssizle yüzleştiren, sessizce size sizi anlatan bir temizlenme evresidir. Bu yağmurlar ruhunuzu tek tek huzurla işleyecektir...deniz kenarında böyle havalarda yürümekten daha iyi bir terapist tanımıyorum. doğada bize herşey sunuluyor, keşfedin. etrafınızdaki herseyden uzaklaşıp yalnız basınıza biraz yağmuru dinleyin. Ama yinede sonbaharı benim kadar sevemeyebilirsiniz. Çünkü bu benim mevsimim her ruh baska mevsimde yasar, sizin ki hangi mevsim?

28 Eylül 2010 Salı

"cuk" diye oturan yazılar: ilk yazımın cuk diye oturması dileğiyle..

"cuk" diye oturan yazılar: ilk yazımın cuk diye oturması dileğiyle..: "hergün hava böyle olmuyor. yani biraz muzip gibi.. sıcak görünümlü, mis deniz kokusu ama beklenmedik bir anda yağabilir ihtimali ile sevdim ..."

ilk yazımın cuk diye oturması dileğiyle..

hergün hava böyle olmuyor. yani biraz muzip gibi.. sıcak görünümlü, mis deniz kokusu ama beklenmedik bir anda yağabilir ihtimali ile sevdim bugünü. bugünler de şöyle bir cümle çok moda söylemezsem çatlarım " bazen .... adam sadece.... yapan adamdır" o noktaları istediğiniz şekilde dolduruyosunuz işte zamanın Sigmund Freud u söylemiş: " bazen puro içen bir adam sadece puro içen adamdır" gayet basit. bazen insan bundan ibarettir cümlesi neden bukadar moda oldu anlamış değilim. belki de bu cümleyi yazarken Freud puro içiyordur. Ve ben bile bazen bundan ibaretim demek istemiştir. bazen bizde sadece insan olmaktan ibaret olabiliyoruz, nesnemiz yada sıfatımız olmayabilir. durumumuza göre belirtilemeyebiliriz. Her neyse işte. sonuç olaraK bende bazen sadece yazı yazan kız oluyorum o kadar...